İngiltere’deki Stonehenge’den 6 bin 600, Mısır Piramitleri’nden 7 bin 100 yıl daha eski, günümüzden 11 bin 600 yıl öncesine tarihlenen bir inanç merkezi olan Göbeklitepe, şimdiye kadar ortaya konan birçok arkeolojik görüşü çürüten bir keşif oldu.
Açığa çıkarılan tapınağın önemi, tapınağı yapanların yerleşik hayata geçmemiş avcı-toplayıcı insanlar olması. Sanılanın aksine yerleşik hayata geçişte ekonomik ya da ekolojik unsurların değil kalabalık ve uzun süreli dinsel tören-merkezlerin rol oynamış olabileceği düşünülüyor.
Arkeoloji; geçmiş dönemlerde yaşamış olan insan topluluklarının sosyal ve kültürel yaşamlarını tespit edebilen maddi kalıntılara dayanarak araştıran kayıt altına alan ve gelişim sürecini inceleyerek yorumlamaya çalışan bir bilim dalı olarak tanımlanmaktadır.
Doğal olarak uzak geçmiş ile ilgili birçok veriye arkeoloji sayesinde ulaşıyoruz. Buna rağmen ülkemizde ve dünyada arkeoloji ve dinler tarihi arasında yapılan ortak çalışmaların yetersiz olduğu görülüyor. Göbeklitepe yapılan bu tür çalışmalara bir örnek niteliğindedir.
Göbeklitepe’de 1995 yılında Alman Arkeoloji Enstitüsü’nden Arkeolog Harald Hauptmann’ın danışmanlığında yüzey araştırmaları yapılmış ve 1996 yılından 2006 yılına kadar Alman Arkeoloji Enstitüsü’nden Arkeolog Klaus Schmidt danışmanlığında kazı çalışmaları sürdürülmüştür.
Yapılan çalışmalarda toplamda 20 adet olan ve çapı 10-30 metre arasında değişen dairesel yapı ortaya çıkarılmıştır. Dairesel yapının merkezinde 2 adet olmak üzere çevresinde 10-12 adet arasında değişen toplamda 200 adet dikilitaş vardır. Bu yapının içinde 7 metre uzunluğunda ve 50 ton ağırlığında T biçimli dikilitaşlar mevcuttur. Bu dikilitaşların üzerinde dönemin inanç ve düşünce sistemini yansıtan soyut semboller ve hayvan kabartmaları bulunmaktadır.
Öyle ki 50 tona varan ağırlıklar düşünüldüğünde bu yapıların işlenmesi ve taşınması için ciddi bir zamana ve çok sayıda insana ihtiyaç duyulmuştur. Burada ortaya konan motivasyon, o dönemde bölgede bulunan insanların sadece günlük faaliyetlerle ilgilenmediklerini aynı zamanda kendileri için önem arz eden bir inanç etrafında bir araya gelerek mitsel konularla ilgilendiklerini ve dini ritüeller oluşturduklarını gösteriyor.
Bazı araştırmacılar avcı-toplayıcı insanların yerleşik hayata geçmesinden ve tarım ile ilgilenmeye başlamasından sonra bazı sorunlarla karşılaştıklarını ve bu sorunlara çözüm bulma arayışı ile dinlerin doğduğunu iddia ediyorlardı. Ancak Göbeklitepe dinsel inanışların bu görüşün aksine çok daha eski dönemlerde, kurumsal olarak ve basit olmayan formlarda bulunduğunu gösterdi.
Kendisinden önce bilinen tapınaktan 5000 yıl kadar daha eski olan Göbeklitepe, uygarlıkların oluşmasında da inançların ne kadar etkili olduğunu gözler önüne sermiştir.
Uzun süre kazı çalışmalarını sürdüren Klaus Schmidt şu sözleri söylemiştir: ” Önce tapınak kuruldu, sonra şehir.” Buradan da anlaşılıyor ki, insanın fıtratına yerleştirilmiş olan inanma ihtiyacı her şeyden önce bölge insanını tapınak yapmaya yöneltmiştir.
Arkeologlara göre Göbeklitepe, Neolitik döneme ait ve Anadolu’da inşa edilen ilk tapınak olma özelliği taşıyor.
Şanlıurfa’nın merkez Haliliye ilçesinin, kent merkezine 18 kilometre mesafedeki Örencik Mahallesi yakınlarında bulunan ve ilk kez 1963’te İstanbul ve Chicago üniversitelerinden araştırmacıların yüzey çalışmaları sırasında fark edilen ören yerindeki kazılar 50 yılı aşkın süredir devam ediyor. Bu sürece rağmen Göbeklitepe’de henüz gün yüzüne çıkmamış birçok alan ve kendi döneminde anlam ifade eden ancak günümüzde gizemi çözülememiş birçok yapı mevcuttur.
Göbeklitepe, Bahreyn’in başkenti Manama’da gerçekleştirilen UNESCO 42. Dünya Miras Komitesi toplantısında, UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne dahil edilmiştir.