Merkür’deki gizemli örümcek

En popüler gezegenlerden biri Merkür ama bir o kadar da gizemli. Peki ne kadar tanıyoruz bu gezegeni? Manyetik alanınının nasıl meydana geldiği biliniyor mu ya da üzerindeki örümceğe benzer şeklin nasıl oluştuğu? Kemerleri takın Merkür’ün gizemine doğru yolculuğa çıkıyoruz

0
1663

Güneş’e en yakın ve sistemimizin en küçük gezegeni Merkür, Dünya’ya görece yakın bir gezegen olmasına rağmen en az anlaşılmış gezegenlerden biridir.”

Bunun en önemli gerekçesi Güneş’e olan yakınlığıdır. Güçlü Güneş ışığı, Merkür’ü teleskop ile incelemeyi epey zorlaştırıyor. Diğer taraftan, Güneş’in güçlü yerçekimini yenip, Merkür’e uydu göndermek çok pahalı ve zor.

Günümüze kadar Merkür’ü sadece iki uydu inceleyebildi;
1974 ve 1975’te yakınından geçen Mariner 10 uydusu ve 2004-2015 arasında 4 binden fazla kere etrafında dönüp gezegene düşen Messenger uydusu. 2018 yılında ESA, 2025’te Merkür’e varacak BepiColombo isimli uyduyu göndermeyi planlıyor. Bu uydular bize gezegenin kutuplarında buz olduğu bilgisi dâhil, birçok ilginç bilgi sağladı.
Bunu yaparken de birçok gizeme de kapı açtılar.
Bu yazımızda Merkür’ün bilim insanlarını zorlayan en önemli gizemlerini ele alacağız.

MERKÜR’ÜN GİZEMLİ ÇEKİRDEĞİ

Merkür, Güneş Sistemi’nin Dünya’dan sonra ikinci en yoğun gezegeni. Bilimsel çalışmalar gösteriyor ki; Merkür’ün kütlesinin büyük bir kısmını, hacminin yüzde 55’lik bölümünü ya da yarıçapının üçte ikisini, demir iç çekirdeği oluşturuyor.

Bu büyük bir oran. Güneş Sistemi’nde boyuna oranla bu kadar büyük çekirdeğe sahip başka nesne yok. Mesela Dünya’nın çekirdeği, toplam hacminin sadece yüzde 17’sini oluşturuyor.
Merkür neden bu kadar büyük bir çekirdeğe sahip? Bilim insanlarının bu konuda iki teorisi mevcut.

Birinci teoriye göre Merkür, geçmişte mevcut kütlesinin iki katı büyüklüğünde bir gezegenken ona başka bir gezegen çarpmış, bunun sonucunda dış kabuğunun büyük bir kısmını kaybetmişti.

İkinci teoriye göre Güneş Sistemi’nin ilk yıllarında, daha Güneş kararlı hale gelmeden önce Merkür iki katı kütleye sahipti. Bu dönemde Merkür’ün etrafındaki sıcaklık 2 bin 500-10 bin derece Celsius’u buluyordu ve bu sıcaklık gezegendeki taşları buharlaştırmıştı. Buharlaşan taşlar, Güneş rüzgarları ile uzaklaştırılmış ve bunun sonucunda geriye koskoca bir çekirdek kalmıştı.

Ancak bu teoriler yüksek ihtimalle yanlış. Messenger uydusu, Merkür üzerinde beklenenden yüksek miktarda potasyum ve kükürt keşfetti. Eğer bu iki teoriden biri doğru olsaydı, Merkür yüzeyindeki yüksek sıcaklıktan dolayı bu elementlerin de buharlaşmış olması gerekirdi. Dolayısıyla “Merkür’ün neden bu kadar büyük bir çekirdeğe sahip olduğu” açıklanamayan bir gizem hâlâ…

Merkür küçük olduğu için bilim insanları yıllarca gezegenin atmosferi olmadığını düşündüler.
Ancak Mariner 10, Merkür’ün zayıf da olsa bir atmosferi olduğunu keşfetti.

DÜNYA GİBİ İKİ ADET MANYETİK KUTBA SAHİP 

Gezegen, zayıf çekiminden dolayı devamlı atmosferini kaybetse de (atmosferi kuyruklu yıldızlardaki gibi kuyruk şeklinde uzaya kaçar), devamlı olarak hidrojen ve helyum sağlayan gizemli kaynaklar sayesinde atmosferi yenilenmektedir. Bilim insanları hidrojen ve helyumun büyük kısmının Güneş rüzgarları aracılığı ile geldiğini, helyumun bir kısmının ise gezegenin yüzeyindeki radyoaktif elementlerin bozunması ile oluştuğunu tahmin ediyor. Ancak atmosferin nasıl ayakta kaldığı hâlâ tartışma konusu.

Mariner 10 uydusunun diğer ilginç bir keşfi, Merkür’ün, Dünya dışında iç gezegenler içinde manyetik alana sahip tek gezegen olduğu. Merkür, Dünya gibi iki adet manyetik kutba sahip.

Gözlemler, Merkür’ün manyetik alanının Dünya’nınkinin yüzde 1’i gücünde olduğunu, kararlı olduğunu ve milyarlarca yıldır orada olduğunu gösteriyor. Bu manyetik alanın, kendi etrafında 59 gün süren yavaş dönüşü ile bu küçük gezegende nasıl ortaya çıktığı sorusu tatmin edici bir cevaba muhtaç. Bilim insanları, bu manyetik alanın, kısmen sıvı olduğunu düşündükleri çekirdekteki demirin dönüşü ile oluştuğunu tahmin ediyor.

Merkür’ün yüzey jeolojisi de çok sayıda gizemle dolu. Mesela Messenger uydusu, Merkür’ün üzerinde, resmi adı Apollodorus olan ama daha çok örümceğe benzediği için örümcek olarak bilinen bir şekil keşfetti. Krater ve onun çevresinde dışa doğru ‘çıkan’ oluklardan oluşan bu şeklin nasıl oluştuğu tartışma konusu. Geçmişte volkanlara sahip olan Merkür’ün hâlâ jeolojik olarak aktif olup olmadığı, bilim insanlarını meşgul eden bir başka soru. Bilim dünyası heyecanla BepiColombo uydusunun getireceği verileri bekliyor.

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here