UC Berkeley ve Northeastern Illinois Üniversitesi’nde yapılan yeni bir araştırmaya göre, öğrencilerin ders programlarını doğal biyolojik ritimlerine uyarlamak gerekiyor.
Araştırmacılar, kampüs sunucularını kullanarak internete giriş yapan yaklaşık 15.000 üniversite öğrencisinin günlük kişisel çevrimiçi aktivite profillerini izledi.
Sınıfta olmadıkları günlerde yaptıkları aktivitelere dayanarak, araştırmacılar öğrencileri “gececiler”, “gündüzcüler” ve “sabahçılar” şeklinde gruplara ayırdıktan sonra, ders saatlerini akademik başarılarıyla karşılaştırdılar.
Sosyal Jet Lag
Scientific Reports dergisinde 29 Mart’ta yayımlanan bulgular, günlük uyku ritimleri sınıf programlarıyla eşzamanlı olmayan öğrencilerin daha düşük notlar alduğunu gösteriyor – örneğin sabah erken saatlerde ders alan “gececiler” – “sosyal jet lag” (jet lag: zaman farkından doğan uyku düzensizliği, yorgunluk vb.) nedeniyle daha düşük notlar aldılar. Çünkü en uyanık oldukları zamanlar okul saatleriyle çelişiyordu.
UC laboratuvarında günlük uyku ritmi bozukluklarını araştıran doktora sonrası araştırma görevlisi ve yardımcı ortak yazar Benjamin Smarr Berkeley ile psikoloji profesörü Lance Kriegsfeld, “Öğrencilerin büyük çoğunluğunun ders saatlerinden dolayı uyku düzensizliği yaşadıklarını gördük. Bu da akademik performanslarının düşmesiyle yakından alakalıydı.” açıklamasını yaptılar.
Öğrenme eksikliklerine sosyal jet lag’ın yanı sıra, obezite, aşırı alkol ve tütün kullanımı sebep olarak gösterildi.
Northeastern Illinois Üniversitesi’nde Biyoloji Bölümü’nde Yard. Doç. ve çalışmanın ortak yazarı olan Aaron Schirmer, çalışmanın olumlu bir sonucunu şöyle dile getirdi: “Araştırmamız, öğrencilerin ders olmayan günlere benzer diğer günleri kapsayacak şekilde bir ders programı yapılması durumunda, akademik başarıya ulaşma olasılıklarının daha yüksek olduğunu gösteriyor.”
Tüm kategorilerdeki öğrenciler derslerden kaynaklı jet lag’dan son derece olumsuz etkilenirken, gececiler özellikle savunmasız oluyorlar. Birçok kişinin zaman yönünden jet-lag yaşadığı ve günün herhangi bir saatinde beklenen performansı gösteremediği görüldü. Ancak bu durum sadece derse geç kalmak kadar basit değil.
Biyolojik Saat ve Başarı Arasındaki Bağlantı
Smarr, “Gececiler daha geç uyanabildikleri için ve dersler de genellikle sabah erken saatte olduğu için, bu uyumsuzluk en çok gececileri vuruyor. Ama görüyoruz ki gündüzcüler ve sabahçılar da daha geç saatteki dersleri alıyorlar ve bu uyumsuzluk onları da kötü etkiliyor. Farklı insanlar biyolojik olarak farklı vücut saatlerine sahipler, bu yüzden eğitim için tek seferlik bir çözüm yok.” yorumunu yaptı.
Smarr ve Schirmer’ın , iki yıl boyunca kampüsün bağlantı sistemine girip çıkan 14.894 Northeastern Illinois Üniversitesi öğrencisinin çevrimiçi etkinliğini analiz ederek ve gerçek verileri kullanarak, dünyanın en büyük sosyal jet lag araştırmasını yürüttükleri düşünülüyor.
Gececileri gündüzcüler ve sabahçılardan ayırmak ve daha kesin bir uyanıklık profili elde etmek için, araştırmacılar öğrencilerin derslere katılmadıkları günlerdeki etkinlik düzeylerini izlediler.
Daha sonra, sabahçıların, gündüzcülerin ve gececilerin sınıflarını 2014’ten 2016’ya kadar dört yarı yıl boyunca nasıl planladıklarını incelediler ve yaklaşık yüzde 40’ının çoğunlukla ders zamanlarıyla uyumlu bir biyolojik saat yapısına sahip olduklarını tespit ettiler. Sonuç olarak, uyku zamanlarıyla uyumlu olarak ders planlaması yapılan öğrencilerin sınıfta daha iyi performans gösterdiğini ve daha yüksek not ortalamasına sahip olduklarını gördüler.
Bununla birlikte, öğrencilerin yüzde 50’si daha tam olarak uyanamadan derse giriyordu ve yüzde 10’luk bir kısmı da derslerinin başladığı zamana kadar ancak uyanabilmişti.
Yaş ve Cinsiyet Etkiliyor
Önceki çalışmalar, yaşlıların daha erken saatlerde aktif olma eğiliminde olduğunu, ergenlik çağındaki gençlerin ise daha geç uyanma döngüsüne geçtiklerini bulmuşlardır. Genel olarak, erkekler kadınlardan daha geç bu döngüye geçerler ve uyku ritimleri mevsimlere ve güneş ışığına göre değişir.
Öğrencilerin okulun sistemine giriş verilerine yansıyan bu kalıpları bulmak, araştırmacıları dijital kayıtların insanların davranışlarının altında yatan biyolojik düzenleri de yansıtabileceğini araştırmak için teşvik etti.
Smarr, söz konusu çalışma hakkında yaptığı yorumda, “Sonuçlar gösteriyor ki, öğrencilere daha erken yatmaları için nasihat vermek yerine, eğitimi bireyselleştirmeye çalışmalıyız. Bir öğrencinin günün en çok hangi saatinden faydalanacığını bilmek ve ders saatlerini öğrencilere göre bireysel şekilde yapılandırmak, öğrencilerin başarılarına ciddi derecede katkı sağlayacaktır” şeklinde bir ifade kullandı.
Kaynak: Science Daily