Kederinden ölmek sadece bir söylem değil – gerçeklik payı var. Bu iddia, bir avuç trajik gerçek hayat öyküsünden ibaret değil. Bilim bu iddiayı destekliyor. Bu yıl Psychoneuroendocrinology dergisinde yayınlanacak bir çalışma, erkek ve kadınların, eşlerinin ölümünün ardından altı ay içinde kardiyovasküler hastalık ve ölüm risklerinin arttığını ortaya koydu.
Rice’s Sosyal Bilimler Okulu’nda psikoloji uzmanı ve çalışmanın yardımcı yazarı olan Chris Fagundes, “Bir eşin kaybından sonraki ilk altı ay içinde, eşini kaybeden kadınlarda ve erkeklerde ölüm riski yüzde 41 oranında artıyor. Bu artmış riskin yüzde 53’ü kardiyovasküler hastalığa bağlı. Bu çalışma, matem sürecinin fiziksel yansımalarını belirleyerek, hastalık ve ölüme nasıl yol açtığını anlamak için önemli bir adımdır, ” dedi.
Araştırmacılar bu sonuca, yakın zamanda bir eşini kaybetmiş olan 51 ila 80 yaş arası 32 gönüllüyü izleyerek ulaştı. Yaş, cinsiyet, eğitim düzeyi ve vücut kitle indeksi (VKİ) gibi faktörleri de göz önüne alan ekip, proinflamatuvar sitokinlerin (kan dolaşımındaki inflamasyonu gösteren immün belirteçler) yükseldiğini gördü . TNF-alfa da %7 ve IL -6 %5 artmıştı.
Yas tutan bireylerin kalp hızında (HRV) önemli ölçüde düşüş görüldü – HRV değerleri kontrol grubuna kıyasla ortalama yüzde 47 daha düşüktü. Bu düşük oran da, yüksek proinflamatuar sitokin konsantrasyonları gibi, kalp hastalığının riskini artırıyordu.
Araştırmacılar ayrıca, yas tutan gönüllülerin kontrollerinde yüzde 20 daha fazla depresif belirtiler tespit ettiklerini ifade ettiler.
Fagundes, “Her yaslı birey kardiyolojik açıdan aynı risk altında olmamasına rağmen, riskin var olduğuna işaret etmek önemlidir” diye ekledi. Bu, bilimin “kırık bir kalbin” bir deyimden daha fazlası olduğunun ilk ispatı değil. 2014 yılında yapılan bir araştırmada, eşlerini kaybeden bireylerin, eşinin ölümünü izleyen aylarda kalp krizi ve felç geçirme oranlarında artış olduğu tespit edildi. Bir diğer çalışma ise, bu büyük üzüntünün bir yıla kadar atriyal fibrilasyon (AF) riskini artırabildiğini buldu. Uzmanlar kırık kalp sendromunun önemli bir şey olduğunu, sadece bir sevilen bir kişinin ölümü ile tamamen sınırlı olmamakla birlikte, herhangi bir büyük stresden sonra ortaya çıkabildiğini belirttiler.
Bu araştırma, yoğun üzüntünün artan sitokin düzeylerine ve daha düşük bir HRV’ye nedenolduğunu gösteren ilk somut çalışma özelliğini taşıyor.
Fagundes, “İleriki çalışmalarımızda, hangi tür insanların eşini kaybetme acısını yaşadıktan sonra en büyük risk altında olduğunu tespit etmeyi ve duyulan acının olumsuz fizyolojik sonuçlarına karşı nasıl direnç gösterdiklerini tespit etmeye çalışacağız,” dedi.
Kaynak: IFL Science