İbn Nefis ismi az sayıda tıp tarihçisini ve doktoru derinden etkiliyor ama çoğu insana tanıdık gelen bir isim değil. O birçok tıp düşünürünün ve doktorun yapamadığını yaptı ve kalbin kanı nasıl pompaladığını doğru bir şekilde açıkladı ve bunu modern tıbbın gelişmesinden yüzyıllar önce yaptı. Kalbin gerçek anatomisinin keşfinin itibarı yaygın olarak İngiliz doktor William Harvey’ye atfedilse de, bunu ilk yapan İbn Nefis’ti.
1628 yılında, 50 yaşındaki Harvey kısa ama devrim niteliğinde olan bir bilimsel eser yayınladı. Ve burada, M.S. 2’nci yüzyıl döneminin Yunan doktoru Galen tarafından öne sürülen ve zamanına hükmeden ve neredeyse dokunulmaz olan kan dolaşımı teorisini düzeltmekte başarılı oldu.
Galen’ın sisteminde, kalbin iki ventrikülü arasında septum adı verilen bir zar vardı. Galen septumun görünmeyen gözenekleri olduğuna ve kanın sağ ventrikülden sol ventriküle doğru hareket etmesine olanak sağlayanın bunlar olduğuna inanıyordu. Bu gözenekli geçit Galen’ın kalp anatomisi teorisindeki önemli bir özellikti ve kan hareketinin merkezden uzaklaşan yönde gerçekleştiğini ve sirkülatuar olmadığını savunuyordu. Örneğin, diz kapaklarına taşınan kan patella çevresindeki dokular tarafından emiliyor ve yok oluyordu. Eğer kan sürekli olarak tüketilip yok ediliyorsa, o zaman vücudun sürekli olarak kan üretmesi de gerekiyordu. Galen bu görevin karaciğere ait olduğunu söyledi.
Galen’a göre, karaciğer damarların kaynağıydı ve bu nedenle kalbin pompalama etkisi de gereksizdi çünkü karaciğerden çıkan kan damarlarda bağımsız olarak dolaşıyordu. Karaciğerden kalbin sağ ventrikülüne düzenli olarak kan sağlanıyordu ve bu kanın bir kısmı kanın temizlendiği akciğerlere gidiyor, geri kalanıysa gözeneklerden sol ventriküle geçiyordu. Ardından akciğerlerde arıtılan kan da sol ventriküle gönderiliyor ve daha önce buraya geçen kanla karışan bu arıtılmış kan arterler vasıtasıyla dışarı çıkarılıyordu.
Andreas Vesalius Galen’ın Sistemindeki Birçok Anatomik Hatayı Ortaya Koydu
Harvey’nin Galen’ın sistemini çürütmesi için, önce gözenekli bir septum varlığının aksini kanıtlaması gerekiyordu ve Harvey’nin şansına, bir başkası Galen’ın sistemini kritik etme sürecini çoktan başlatmıştı. On altıncı yüzyılda yaşayan Flaman anatomi uzmanı Andreas Vesalius, Galen’ın birçok anatomik bulgusunun hayvan incelemelerine dayandığını meydana çıkardı. Galen’ın hatalarını düzeltmek çok fazla insan incelemelerini gerektirdi ve Vesalius 1543’te yayınladığı On the Fabric of the Human Body in Seven Books adlı kitapta Galen’ın sistemindeki birçok anatomik hatayı ortaya koydu. Bunlardan biri de, ventriküller arasındaki gözenekli zardı ve küçücük miktarda bir kanın bile septum yoluyla sağ ventrikülden sola geçmesi için bir imkan göremediğini söyledi.
Harvey yaptığı çalışmalar sonucunda, argümanlarını 1628’de yayınlanan Anatomical Studies on the Motion of the Heart and Blood isimli kitabında derledi ve Galen’a olan sinirini de saklamayarak gözenekli bir septumun var olmadığını açıkladı.
Hayali septum ve gözenekleri konusunu kapatan Harvey, sağ ventrikülden sola doğru dairesel bir kan akışı rotası olduğu fikrini öne sürdü. Bu tahmini desteklemek için, Harvey çeşitli hayvanlar üzerinde bir dizi deney yaptı ve elde ettiği veriler üzerinde yaptığı analizler neticesinde, Galen’ın hem geçilebilir septumunu hem de kan üreten karaciğerini çürüten bir sonuca vardı. Harvey kanın ventriküllerin çarpmasıyla akciğerlerde ve kalpte akış içinde olduğunu, tüm vücuda pompalandığını, hayvan vücutlarındaki kanın sürekli olarak dairesel bir şekilde hareket ettiğini ve kalbin işlevinin kanı pompalayarak bunu gerçekleştirmek olduğunu söyledi.
Galen’a Karşı Çıkan İlk Kişi İbn Nefis
Ancak popüler tarih Harvey’yi birçok konuda öncü olan bir kahraman olarak gösterse de, Galen’a karşı çıkan ilk kişi ne Harvey ne de Vesalius’tu. Bunu ilk yapan İbn Nefis oldu.
1213’te doğan İbn Nefis, 1242 yılında sadece 29 yaşındayken, fikirlerini içeren Commentary on Anatomy in Avicenna’s Canon isimli el yazması bir kitap yazdı. İbn Nefis burada sadece kendisinden sonra gelen ve Galen’in etkisine karşı çıkan anatomi uzmanlarına öncülük etmekle kalmadı, aynı zamanda bağımsız keşifleri de oldu. O pulmoner dolaşımı yazılı olarak tarif eden ilk kişiydi ve sağ ventrikülden gelen kanın akciğerlere nasıl girdiğini ve çıktığını açıkladı. İbn Nefis aynı zamanda, koroner arterleri ve koroner dolaşım mekanizmalarını da keşfetti.
Harvey gibi, o da gözenekli bir zarın var olmadığını iddia etti ve hayvanlar üzerinde yaptığı incelemeler sonucunda, Galen’ın septum olduğunu düşündüğü şeyin içinin gaz değişimine olanak tanıyamayacak kadar kalın olduğunu buldu ve buranın gözenekli olduğu fikrinin yanlış olduğunu söyledi.
Galen’a kuvvetli bir şekilde karşı çıkan fikirlerine rağmen, İbn Nefis’in çalışmaları sessizce tarihin karanlığında kayboldu ve ismi yüzyıllarca bilinmez olarak kaldı. Ancak onun sesi, 1924 yılında doktora tezi için şimdiki Berlin Eyalet Kütüphanesi’nin raflarını tarayan genç bir Mısırlı doktor olan Muhyo Al-deen el Tatawi sayesinde yeniden duyuldu. Muhyo Al-deen el Tatawi’nin rastladığı kitaplar arasında İbn Nefis’in kitabı da vardı. Ve bu sayede, İbn Nefis tıp tarihinde hak ettiği yeri bulmuş oldu.
Orijinal makale: JSTOR Daily