Felç Hastalarında Kök Hücre Mucizesi

Kafatasında delikler açılarak kök hücrelerin felçli hastaların beyinlerine enjekte edilmesi yoluyla uygulanan cerrahi bir prosedür, tekerlekli sandalyeye bağlı felç geçirmiş hastaların yürüyebilme yetilerini tekrar kazanmalarına katkıda bulunmuş gibi görünüyor. Hastalarda görülen büyük oranda iyileşmeye rağmen, gerçek etkiyi araştırmak için daha fazla çalışma yapılması gerekmekte.

0
3502

Kafatasında delikler açılarak kök hücrelerin felçli hastaların beyinlerine enjekte edilmesi yoluyla uygulanan cerrahi bir prosedür, tekerlekli sandalyeye bağlı felç geçirmiş hastaların yürüyebilme yetilerini tekrar kazanmalarına katkıda bulunmuş gibi görünüyor. Hastalarda görülen büyük oranda iyileşmeye rağmen, gerçek etkiyi araştırmak için daha fazla çalışma yapılması gerekmekte.

Stanford Üniversitesi’nden bir grup araştırmacı, kök hücreleri  felçli hastalarının beyinlerine doğrudan enjekte ettikten sonra elde ettikleri olumlu sonuçlara inanamadılar. Bu keşif, nörobilim dünyasında yeni bir tartışma konusu oluşturdu ve araştırmacıların beyin hasarının kalıcı ve geri döndürülemez olduğu kavramını tekrar değerlendirmeleri gerektirdiğini işaret etti.

Cerrahi Prosedür

Araştırma için “plato dönemi” denilen 6 aylık kritik süreci tamamlamış olan 18 felçli hasta seçildi. Bu hastaların durumlarında iyileşebilme adına herhangi öngörülebilir bir gelişme mevcut değildi. Bu dönemdeki hastalarda kol ve bacak hareketlerinde azalmalar ve zorlanmalar görülür. Beyin bağlantılarında onarılamayacak kadar ileri hasar olduğu için bu tür hastaların tedavisine genellikle devam edilmez. Hatta bu hastaların bazıları ise yaklaşık üç ila beş yıl önce felç geçirmiş bireylerdi.

Bu tek seferlik tedavide cerrahlar her hastanın kafatasında bir kaç delik açarak kök hücreleri bu deliklerden içeriye belli alanlara enjekte ettiler. Kök hücreler yetişkin donörlerin kemik iliklerinden alınmıştı. Süreç, hastaların bilinçleri açıkken operasyona devam edilmesini gerektiriyordu. Görünürde, uygulama oldukça dramatik gibi gelse de, cerrahlar bu yöntemin beyin cerrahisi açısından en kolay yol olduğuna inanıyorlar. Hatta hastalar ameliyatın yapıldığı gün eve gönderildiler.

Hastalar, geçici baş ağrısı, bulantı ve istifra gibi küçük yan etkiler yaşadılar. Bir hastada ise ameliyatla ilgili olarak sıvı birikmesi oluştu fakat sıvı hemen tahliye edildi ve hasta tamamen eski haline döndü. Daha sonra gönüllüler operasyondan bir ay, altı ay ve on iki ay sonra beyin görüntüleme ve konuşma, görme, motor yetenekler ve günlük fonksiyonlarla alakalı yetileri ölçen birtakım standart testlerden geçirildiler.

Çalışmanın baş yazarı ve Standford Üniversitesi Nöroşirürji Bölüm Başkanı olan Dr. Gary Stainberg yapılan bir röportajda, bu kadar küçük bir grupla yapılan bir deneyin sonuçlarının şu anlık fazla övülmemesi gerektiğini, ekibinin tedavi sonrası bu on sekiz hastanın yedisinde ortaya çıkan belirgin fonksiyonel gelişimleri gördüklerinde şaşkına döndüklerini ifade etti.

Harika Sonuçlar Alındı

Cerrahi müdahalelerin çoğunu kendisi yöneten Dr. Stainberg konuyla ilgili olarak “İyileşmenin boyutları, baş parmağını oynatamayan birinin artık parmağını kıvırabilmesi gibi küçük bir iyileşme değil. Çok daha anlamlı. 71 yaşında tekerlekli sandalyeye bağlı bir hastamız artık tekrar yürüyebiliyor.” açıklamasını yaptı.

Dr. Steinberg, iki yıl önce felç geçiren, yürüme ve konuşmada sıkıntı yaşayan ve erkek arkasdaşıyla bu nedenle evlenmek istemeyen 39 yaşındaki bir hastasından bahsetti. “Tekerlekli sandalyeden inmeye çekindi. Fakat tedaviden sonra şu anda çok daha iyi yürüyor, çok daha iyi konuşabiliyor hatta evli ve hamile.” dedi.

Steinberg, enjekte edilmiş kök hücrelerin önceden sanıldığı gibi nöronlara dönüştüğü fikrini desteklemiyor. Bunun yerine, beynin kendisini tamir edebilmesini sağlayan başka bir mekanizmayı tetiklediğini savunuyor.

Steinberg bu durumu, “kök hücrelerin yetişkin beynini çabuk iyileşebilen bir yenidoğan beynine dönüştürdüğüne yönelik bir teori” olarak açıklıyor.

Texas Üniversitesi Nöroşirürji Bölümü’nden Prof. Dr. Sean Savitz, bu gelişmenin cesaret verici olduğunu, fakat sonuçları doğrulamak ve bu reaksiyona neden olan mekanizmayı çözebilmek adına daha fazla çalışma yapılmasının gerektiğini ifade etti. Asıl sorulması gereken sorunun, değişiklikleri taklit eden kök hücreler mi, başka tür biyolojik reaksiyon oluşturan basit bir prosedür mü yoksa bir plasebo etkisi mi olduğuna karar vermek gerektiğini belirtti.

Stanford’daki araştırmacılar daha geniş randomize,çift kör, çok merkezli bir deneyde aynı prosedürü kullanarak daha çok hasta üzerinde çalışmaya başladılar. Toplamda 156 hasta üzerinde çalışmayı hedefleyen uzmanlar, sonuçları iki yıl içerisinde almayı ümit ediyorlar.

Kaynak: Washington Post

 

 

 

 

 

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here