Covid-19 pandemisinin ruh sağlığı üzerinde yıkıcı bir etki yapacağını öngörmek için bir kahin olmaya gerek yoktu. Hastalık ya da hastalık korkusu, sosyal izolasyon, ekonomik anlamda güvensizlik, rutinin bozulması ve sevilen insanları kaybetmenin hepsi de depresyon ve anksiyete için bilinen risk faktörleri. Ve şimdi, yapılan çalışmalar da bu öngörüleri doğruladılar.
Örneğin, ABD Hastalık Kontrol Ve Önleme Merkezlerinin (CDC) Ağustos ayında yayınladığı bir rapor, 2019’daki örneğe kıyasla, anket yapılan 5,470 yetişkin arasında anksiyete semptomlarının üç katına ve depresyonun da dört katına çıktığını buldu. Benzer şekilde, Nisan ayında biri Boston Üniversitesi ve biri de Johns Hopkins Üniversitesi araştırmacıları tarafından yapılan iki anket de, depresif semptomların ve “ciddi psikolojik sıkıntı” yaygınlığının, 2018’de ölçülen seviyelerin üç kat üzerinde olduğunu buldu.
Bu çalışmalarda en çok etkilendiği görülen grupların bazıları, önceden var olan ruh sağlığı sorunları bulunan insanlar, düşük gelirliler, beyaz olmayanlar ve covid-19 geçiren ya da bu hastalıktan ölen bir yakını olanlardı.
Genç Yetişkinlerin Büyük Zarar Gördüğü Bulundu
Üç ankette de, beklenmedik bir şekilde genç yetişkinlerin büyük zarar gördüğü bulundu. CDC’nin anketinde, 18-24 yaş arası insanların yüzde 62.9’u bir anksiyete ya da depresif bozukluk bildirdi ve bu insanların dörtte birlik bir bölümü pandemiyle ilişkili stresle başa çıkmak için daha fazla ilaç ve alkol kullandığını ve dörtte biri de önceki 30 gün içinde “intiharı ciddi şekilde” düşündüğünü söyledi.
Uzmanlar genç insanların mezuniyet, düğün, üniversite ve lise son sınıf gibi yaşam olaylarında ve okul ve sosyal bağlantılarında daha fazla aksama ve bozulma meydana gelmiş olabileceğinden şüpheleniyorlar ve bunların genç insanlar için çok önemli olduğunun bilindiğini söylüyorlar.
Kitlesel travmaları araştıran uzmanlar, zorlu zamanlarda ruhsal dengeyi korumak için medya takip miktarının sınırlandırılmasını öneriyorlar. Ayrıca sosyal bağlantıları Zoom, telefon ya da covid-19 açısından güvenli olan diğer yöntemler yoluyla devam ettirmenin de çok önemli olduğunu söylüyorlar.
Daha az sarılabilmek ve acıları daha az paylaşabilmek, insanların yeni normale neden uyum sağlayamıyor gibi göründüğünün açıklamasını yapmaya yardımcı olabilir. Uzmanlar içinde bulunduğumuz bu durumun, bizim oldukça hızlı bir şekilde normale döndüğümüz bir deprem ya da buna benzer büyük bir olay gibi olmadığını belirtiyorlar.
Uzmanlar ayrıca, sağlıklı bir uyku ve egzersiz düzeninin ve yeme içme alışkanlıklarının devam ettirilmesi önerisinde de bulunuyorlar.
Orijinal makale: ScientificAmerican
