Her şey 1922 yılında Howard Carter’ın, Mısır’daki Krallar Vadisi’nde yaptığı ve Lord Carnarvon tarafından finanse edilen incelemelerle başladı.
15 yıllık aramadan sonra Carter tarihe geçecek çok önemli bir buluşa imza attı ve KV62 olarak bilinen, firavun Tutankhamun’un mezarını keşfetti.
Bu o zamana kadar keşfedilen en harika mezardı, zira mezar hırsızları tarafından keşfedilmemişti. Firavunun paha biçilmez mücevherleri bırakıldıkları gibi duruyordu.
Tutankhamun (M.Ö. 1341-1323), muhtemelen 18 yaşında öldürüldü. Mısır’ı tek tanrıcılığa döndürmeye çalışan ünlü firavun Akhenaten’in oğluydu. Dokuz yaşındayken iktidara geldi ve ülkeyi dokuz yıl yönetti. Tutankhamun’un mezarının keşfi, Mısıroloji açısından bir dönüm noktası oldu ve altın maskesi en ünlü antik Mısır nesnesi olarak akıllara kazındı.
ARKA ARKAYA ÖLÜMLER
Mumyanın keşfinden birkaç ay sonra, araştırmanın finansörü ve mezar açıldığında orada bulunan Lord Carnarvon hayatını kaybetti. İddialara göre aynı gün köpeği de hayatını kaybetti ve Kahire’de şehrin ışıkları gitti. Bu ilk ve en ünlü ‘lanetli’ ölüm vakasıydı. Ondan sonra mumyanın keşfi ile ilişkili iki düzine insanın bir kısmı garip şekillerde hayatlarını kaybetti.
Keşfi yapan Carter, arkadaşlarının tek tek ölümünü izledi, kuşunun kobra tarafından ısırılıp ölmesine tanık oldu ve nihayet 16 yıl sonra acılar içinde hayatını kaybetti. ‘Mumyanın laneti’ iddiası bütün bu süreç boyunca medyada geniş yer buldu. Mumyanın laneti iddiası o kadar popüler oldu ki bilim insanları bu fenomene bilimsel bir açıklama aramaya başladı. Örneğin Caroline Stenger-Phillip, ölümlerin mezara konulan yiyeceklerin çürümesi ile yayılan toksik madde kaynaklı enfeksiyonlardan olduğunu iddia etti.
İtalyan fizikçi Luis Bulgarini, ölümleri antik Mısırlıların bıraktığı radyoaktif maddelere bağladı. Başkaları mumyanın etrafında tehlikeli bakteriler ya da kimyasallar bırakıldığı iddiası üstünde durdular.
Peki, mumyanın gerçekten lanetinden söz edilebilir mi? Yukarıda verilen teoriler doğru olamaz mı? Bu sorulara cevap vermek için birkaç önemli noktaya değinmemiz gerekiyor. Her şeyden önce medyanın ve filmlerin iddiasının aksine Tutankhamun’un mezarında herhangi bir lanetten bahseden yazı yoktu. Diğer bir deyişle, mumyanın lanetli olduğunu iddia eden hiçbir bulgu yoktur.
İkincisi ölümlerin hepsi doğal ölümlerdi. En ünlü vaka olan Lord Carnarvon’un ölümünü ele alalım. Lord Carnarvon bir sivrisinek tarafından ısırıldı, tıraş olurken yanlışlıkla bu bölgeyi kesti ve bıçaktan enfeksiyon kaparak hayatını kaybetti.
Üçüncüsü yukarıdaki teorilerin hiçbiri doğru olamaz; zira zehirlenme ya da bakteri kaynaklı ölümlerin kısa süre içinde gerçekleşmesi gerekirdi. Oysa lanetten öldüğü iddia edilen kişiler aylar ya da yıllar sonra hayatlarını kaybetti. İlk ölüm olan Lord Carnarvon’un ölümü mezar açıldıktan altı ay sonra gerçekleşti.
ÖLÜMLER NORMAL Mİ?
Popüler hikayeleri bir kenara bırakıp konu hakkında bilimsel araştırmalara baktığımızda ise ilginç sonuçlarla karşılaşıyoruz. 2002’de Dr. Mark Nelson lanete yakalandığı iddia edilenler üstünde istatistiksel analizler yaptı ve bunu bilimsel çalışma olarak sundu.
Nelson, Şubat 1923’te mezarı açan, Şubat 1926’da lahiti kırma sırasında bulunan, Ekim 1926’da tabutu açan ve Kasım 1926’da mumyayı inceleyen Batılıların listesini hazırladı. Bunlar 25 kişiydi. O tarihlerde ise bu keşif gezisinde 44 kişiydiler. Diğer 19 kişinin neredeyse tamamı, söz konusu olaylara katılanların eşleriydi.
70 YIL YAŞADILAR
Lanete maruz kalan bu 25 kişi ortalama olarak 70 yıl yaşamışlardı. Bu o dönem için normal denebilecek bir rakamdı, çoğu insan 70 yaşından önce ölüyordu. Lanete maruz kalmayan 19 kişi ise ortalama 75 yıl yaşamışlardı. İlk bakışta bu seş yıllık fark şüpheli gelebilir ancak Nelson’un hesabına göre istatistiksel olarak bu farkın tesadüfen oluşma ihtimali yüzde 87 idi.
Üstelik kadınların erkeklerden daha uzun yaşadığı ve 19 kişinin neredeyse tamamen kadın olduğu bilgisi ışığında bu rakam çok daha rahat anlaşılabilir.
Nelson’un verilerine göre lanete maruz kalanlar, olaydan sonra ortalama olarak 20.8 yıl daha yaşadı. Lanet varsa, bu rakamın gösterdiği gibi epey etkisiz olmalıydı! Dolayısıyla mikrop, radyasyon ya da toksik madde teorileri yanlış olmalıydı; bunların hiçbiri etkili olmak için 20 yıl bekleyemezdi.
Lanete maruz kalmayanlar olaydan sonra 28.9 yıl daha yaşamışlardı. Bu sonuç yine normaldi zira eşler, kocalarından daha gençlerdi. Gene Nelson’un istatistiksel hesabına göre bu sekiz yıllık fark yüzde 95 ihtimalle normaldi ve beklendik bir durumdu.
Sonuç olarak Mark Nelson’un mumyanın laneti üstüne yaptığı bilimsel inceleme lanete atfedilen ölümlerin aslında doğal ve beklendik olduğunu ortaya koydu. Mumyanın laneti güzel bir hikaye olabilir, ancak sadece modern bir mitten ibaret. Firavunların kimseyi lanetleme gücü yoktu.