Satürn’ün yüzüklerinin (etrafındaki uyduların) aniden kaybolduğunu düşünün. Bu, çok garip bir olay olurdu. Astronomlar yakın zamanda tam da bu olayın benzerini TYC 8241 2652 isimli yıldızda gözlemledi. Bu yıldızın etrafında dolanan yüksek miktarda toz, beklenmedik bir şekilde ortadan kayboldu. TYC 8241 2652, bizden 460 ışık yılı uzakta, Erboğa takımyıldızında bir yıldız. Büyüklük olarak Güneş’e çok yakın olmakla birlikte, yaş olarak Güneş’in yanında henüz bebek. Güneş 4,5 milyar yaşındayken, bu yıldız sadece 10 milyon yaşında. Yani Güneş, bu yıldızdan 450 kat daha yaşlı.
GÜNEŞ’İN BİR BENZERİ
1983 yılında NASA’nın kızıl ötesi astronomik uydusu IRAS, bu yıldız etrafında dönen toz bir disk tespit etti. Gezegenler ve tozlar gibi Güneş etrafında dönen cisimler, yıldızların görünen ışığını emerler, bunun sonucunda ısınıp kızıl ötesi ışık yayarlar. Dolayısıyla toz, kızıl ötesi ışığı yakalayan uydular tarafından kolayca tespit edilebilir. TYC 8241 2652’nin etrafındaki tozun, daha yeni oluşmakta olan gezegenlerin çarpışması sonucu açığa çıktığı düşünülüyordu. Nitekim Güneş Sistemi’nin de oluşum aşamasında benzer bir yapıya sahip olduğu düşünülmektedir. TYC 8241 2652, bilim insanları için bulunmaz bir fırsattı; zira Güneş ile hemen hemen aynı boyuttaki bu genç yıldız üstünde yapılacak gözlemler, bize Güneş Sistemi’nin oluşumu hakkında muazzam bilgiler sunabilirdi. Bu yıldızı gözlemek, adeta bizim sistemimizin geçmişini gözlemek gibiydi. Tozdan gelen kızıl ötesi ışığın dalga boyu 10 mikron civarındaydı, bu da hemen hemen toz sıcaklığının 180 derece Celsius olduğuna işaret ediyordu. Bu sıcaklık Güneş Sistemi’nin iç gezegenlerinin ortalama sıcaklığına çok yakındı. Bilim insanları bu kızıl ötesi ışığı kullanıp yıldız etrafında 1000 trilyon toz zerreciğinin döndüğünü hesapladı. Bu, Dünya’daki bütün kumsalların sahip olduğu kum miktarı civarında bir rakamdı. Bilim insanları, bu yıldızı 25 yıl boyunca sabırla izlediler, etrafta dönen toz miktarı bu süreç boyunca değişmedi. Mayıs 2008 yılında çekilen fotoğraflar, yıldızın etrafındaki toz miktarında bir değişim olmadığını gösteriyordu. Her şey tahmin edildiği gibiydi, tozun yeni oluşan gezegenlerin çarpışması sonucu ortaya çıktığı düşüncesi doğrulanıyor gibiydi. Sonra hiç beklenmedik bir şey oldu. 2009 yılında her şey değişti. Şili’deki Güney Gemini Teleskobu ve diğer bazı cihazlar, tozdan gelen kızıl ötesi ışığın yarıdan aza düştüğünü tespit ettiler. Ocak 2010 yılında NASA’nın kızıl ötesi ışık analizi yapan uydusu WISE (Wide-field Infrared Survey Explorer) toz bulutunun tamamen kaybolduğunu tespit etti. Toz, arkasında ne bir gezegen, ne de başka bir iz bırakmadan kaybolmuştu. Astronomideki bütün önemli olayların milyon yıllar içerisinde gerçekleştiği göz önüne alındığında bu ani kaybolma çok çok şaşırtıcıydı. Bilim insanları önce bunu bir hata zannettiler, ancak Mayıs 2012’de Güney Gemini Teleskobu da yıldızın etrafındaki toz bulutunun kaybolduğunu doğruladı. İlerleyen yıllarda IRAS, NASA’nın Hawaii’deki kızıl ötesi teleskobu, Avrupa Uzay Ajansı ESA’nın Herschel Uzay Teleskobu ve Japonya/ ESA ortak kızıl ötesi gözlem uydusu AKARI, bu inanılmaz gelişmeyi doğruladı. Toz bulutu bilim insanlarının beklemediği bir şekilde bir anda yok olmuştu.
GARİP KAYBOLMAYI AÇIKLAMA ÇABALARI
Peki, bu garip olay nasıl açıklanabilir? Bilim insanlarının bu soruya verdikleri kesin bir yanıt yok. Ancak iki temel hipotez mevcut. Birinci hipoteze göre, bu toz bulutunu oluşturan çarpışmaların açığa çıkardığı gazların da yardımı ile tozlar doğrudan yıldız tarafından yutuldu.
HİPOTEZLER İKNA EDİCİ DEĞİL
‘Çarpışma çağlayanı’ isimli ikinci hipoteze göre, bu tozları oluşturan büyük çarpışmadan arta kalan büyük kayaların çarpışması, başka toz zerreleri açığa çıkarmıştı. Bu yeni açığa çıkan tozlar, çarpışmanın gücü ile diğer tozları daha küçük parçalara bölmüş ve küçülen tozlar, yıldız ışığının yaptığı basınçla yıldız sisteminin dışına itilmişti. Bu iki hipotez de, ne yazık ki bilim insanlarının büyük çoğunluğunu ikna etmekten çok uzak. Bilim insanlarına göre, iki hipotez da bu ani kaybolmayı açıklayamıyor. Çünkü tozların kaybolması için iki yıldan daha uzun zaman gerekmekte. Dolayısıyla çoğu bilim insanı için bu ani kaybolma çok büyük bir gizem. Ancak tüm bilim insanlarının ortak bir kanaati var, bu garip olayı açıklamak çok önemli. Zira, bu soruya vereceğimiz cevap, bizim kendi gezegenimizin oluşumu hakkında önemli bilgiler sunabilir. Belki de Güneş Sistemi’nin oluşumu ile ilgili yeni bir teori kurmak zorunda bile kalabiliriz.