Beyin Yeterli Uykuyu Alamadığında Kendi Kendini Yiyor

1
4362

Uyku ihtiyacı, sadece her 12 saatte bir enerji düzeyimizi yenilemenin çok ötesinde, hayati bir ihtiyaçtır. Beynimiz, gün içinde yerine getirilen nöral aktivitelerden arta kalan toksik yan ürünleri temizlemek için, uyuduğumuz sırada görev değişikliği yapıyor.

Garip bir şekilde, aynı süreç, kronik olarak uykudan mahrum bırakılan beyinlerde de ortaya çıkıyor.

Araştırmacılar, sürekli uyku bozukluğunun beynin önemli miktarda nöron ve sinaptik bağlantıyı yok etmesine neden olduğunu ve uyku kalitesinin ve süresinin yeterli hale gelmesinin bile bu hasarı tersine çeviremeyebileceğini keşfetti.

İtalya’daki Marche Polytechnic Üniversitesi’nden nörobilimci Michele Bellesi’nin liderliğindeki bir ekip, memeli beyninin kötü uyku alışkanlıklarına verdiği tepkiyi inceledi ve iyi dinlenmiş fareler ile uykusuz fareler arasında tuhaf bir benzerlik buldu.

 

Vücudun başka yerlerinde bulunan hücreler gibi, beyindeki nöronlar da, sinir sistemindeki glial hücrenin iki farklı tipi olan  destek hücreleri tarafından yenilenir.

Mikrogliyal hücreler, eski ve yıpranmış hücreleri fagositoz adı verilen bir yöntemle temizlemekten sorumludur –  fagositoz, Yunanca “yutmak” anlamına gelir.

Astrositlerin işi ise beyindeki gereksiz sinapsları (bağlantıları) kesmek ve bağlantıları yeniden şekillendirmektir.

Bu sürecin, nörolojik yıpranmayı ve günlük yıpranmayı gidermek için uyuduğumuzda ortaya çıktığını biliyoruz; ancak görünen o ki, uykusuz kalmaya başladığımızda da aynı şey meydana geliyor.

Bu durum iyi bir şey olmaktan ziyade, uzun süren uykusuzlukta beyin temizleme işinde aşırıya kaçıyor ve kendisine zarar vermeye başlıyor.

Bellesi, New Scientist’ten Andy Coghlan’a yaptığı açıklamada, “Aastrositlerin, uyku kaybı nedeniyle kelimenin tam anlamıyla sinapsların bazı kısımlarını “yediğini” ilk defa görüyoruz” dedi.

Bunu anlamak için, araştırmacılar dört fare grubunun beyin görüntülerini inceledi:

Bir grup 6 ila 8 saat boyunca uyumaya bırakıldı (iyi dinlenmiş grup). İkinci grup ise periyodik olarak uykudan uyandı (kendiliğinden uyanan grup). Üçüncü grup fazladan 8 saat boyunca uyanık tutuldu (uykudan mahrum bırakıldı). Dördüncü grup tam beş gün boyunca uyanık tutuldu (kronik olarak uykudan mahrum bırakıldı). Araştırmacılar bu dört gruptaki astrositlerin aktivitesini karşılaştırdıklarında, iyi dinlenmiş fare beyinlerindeki sinapsların yüzde 5,7’sinde, kendiliğinden uyanık fare beyinlerinin ise  7.3’ünde astrositik aktivite belirlediler.

Uykusuz kalan ve kronik olarak uykudan yoksun bırakılan farelerde ise farklı bir şey fark ettiler: astrositler, aktivitelerini tıpkı mikrogliyal hücreler gibi astrositik fagositoz olarak bilinen bir süreç olan sinaps parçalarının yenmesi şeklinde  değiştirmişlerdi.

Uykudan yoksun fare beyinlerinde, astrositlerin sinapsların yüzde 8.4’ünde aktif olduğu ve kronik olarak uykudan yoksun bırakılan farelerde ise sinapsların yüzde 13.5’inde astrosit aktivitesi görüldü.

Bellesi’nin New Scientist‘e söylediği gibi, uykudan mahrum bırakılmış farelerin ilk iki grubunda yenen sinapsların çoğu, en yaşlı ve yıpranmış “eski mobilya parçaları gibi” en büyük olanlardı. Bu muhtemelen iyi bir şeydi.

Ancak ekip, dört grubun tamamındaki mikroglial hücrelerin aktivitesini kontrol ettiğinde, kronik olarak uykudan yoksun grupta bu aktivitenin de yükseldiğini gördü.

Bu durum endişe vericiydi; çünkü mikroglial aktivite, Alzheimer ve diğer nörodejenerasyon türleri gibi, beyin hastalıkları ile bağlantılıydı.

Araştırmacılar, “Astrositik fagositozun, esas olarak büyük sinapsların presinaptik elementlerinde, hem akut hem de kronik uyku kaybından sonra meydana geldiğini, ancak kendiliğinden uyanma gerçekleşirse bu aktivitenin oluşmadığını, bunun, yoğun kullanılan güçlü sinapsların yıpranmış bileşenlerinin temizliğini ve geri dönüşümünü destekleyebileceğini düşündürdüğünü; aksine, sadece kronik uyku kaybı mikroglia hücrelerini harekete geçirdiğni ve fagositik aktiviteleri desteklediğini, uzun süren uyku bozukluğunun mikrogliaya yol açtığını ve belki de beynin diğer bozulma biçimlerine yol açabileceğini” rapor etti.

Bu işlem insan beyninde de taklit edilip edilmediği, ve sağlıklı uyku süresi yakalanırsa, oluşan hasarın tersine çevirilip çevirilemeyeceği gibi akıllarda birçok soru kalıyor.

Ancak Alzheimer’dan kaynaklı ölümlerin 1999’dan bu yana %50 oranında inanılmaz şekilde artması, birçoğumuzun iyi bir gece uykusuna ihtiyacı olduğu, ve bunun en hızlı şekilde gerçekleşmesi gerektiği anlamına geliyor.

Araştırma the Journal of Neuroscience dergisinde yayınlandı.

Kaynak: Science Alert

1 YORUM

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here